Yabancı Topraklarda İlk Adım
Ankara'nın sıcak sokaklarından Çek Cumhuriyeti'nin serin rüzgarlarına geçmek, hayatımın en büyük maceralarından biriydi. Prag'daki yeni dairemde, balkondan şehrin muhteşem manzarasını izlerken, bu yeni dünyanın başlangıcını kutlamak istedim.
Lezzet Dolu Günler
Çek mutfağı, benim için gerçek bir sürpriz oldu. Prague'da her köşede keşfedilecek bir sürpriz vardı. Trdelník adı verilen tatlı hamur işleri ve öğle yemeklerinde sipariş verirken anlamadığım yemeklerin tadını çıkarmaya çalışmak, gülümsemelere ve komik anılara yol açtı. Prag'da, sokak köşelerinde bulunan tezgahlarda "Trdelník" adlı nefis bir tatlı keşfettim. Bu, dışı çıtır, içi yumuşacık olan bir tür tatlı hamur işiydi. Sadece yemek değil, aynı zamanda bir görsel şölen sunuyordu. Prag'da yerel bir restoranda denediğim "Goulash" ise etli, baharatlı ve doyurucu bir Çek yemeğiydi. Bu lezzetler Prag'ı daha da özel kılıyordu.
Yabancı Dostluklar
Erasmus, dünyanın dört bir yanından gelen öğrencileri bir araya getiriyor ve yeni dostlukların tohumlarını atıyordu. Ülke sınırlarını aşan arkadaşlıklar kurmak, farklı kültürleri paylaşmak ve birlikte gülüp eğlenmek, bu maceranın en değerli parçalarından biriydi.
Avrupa'nın Kalbinde Gezmek
Çek Cumhuriyeti, Avrupa'nın ortasında olmanın avantajını sunuyor ve bu benim için harika bir fırsattı. Prag'dan Viyana'ya, Budapeşte'ye ve diğer büyülü şehirlere yapacağım hafta sonu gezileri, bu maceranın en eğlenceli yanlarından biriydi.
Erasmus maceramın en büyüleyici kısmı, Avrupa'nın en büyülü şehirlerini ziyaret etme fırsatım oldu. Bu bölümdeki hikayeler, tren yolculuklarından şehir şehir gezmeye ve masalsı anılara uzanacak.
Prag'dan Viyana'ya Masalsı Tren Yolculuğu
Prag'dan Viyana'ya olan tren yolculuğum, sanki bir peri masalından fırlamış gibi hissettirdi. Camın dışındaki manzaralar, yeşil tepeler ve tarihi köyler, bana Avusturya'nın güzelliklerini sunuyordu. Viyana'ya vardığımda, tarihi binaların ve müzelerin büyüsü beni sardı. Mozartin eserlerini izlediğim operada geçirdiğim gece ise adeta bir rüyaydı.
Budapeşte: İki Şehrin Kucaklaştığı Yer
Budapeşte, tarihi ve kültürel zenginliğiyle büyüleyici bir şehirdi. Karpat Dağları'nın eteklerinde yer alan bu masalsı şehir, Buda ve Peşte olmak üzere iki bölgeden oluşuyordu. Tuna Nehri üzerindeki muhteşem köprüler, şehrin her iki tarafını birbirine bağlıyordu. Gün batımında Buda Kalesi'nden Tuna Nehri'ni seyretmek, şehrin büyüsünü tamamlıyordu.
Paris: Aşkın Şehri
Paris'i ziyaret etmek, herkesin hayalini süsleyen bir deneyimdi. Eyfel Kulesi'nin altında romantik bir piknik yapmak, Louvre Müzesi'nde Mona Lisa'yı görmek ve Montmartre tepesinden şehre bakmak, her anı büyülüydü. Paris sokaklarında dolaşırken, bu şehirde geçirdiğim her dakikanın tadını çıkardım.
Roma: Tarihin İzinde
Roma, antik Roma İmparatorluğu'nun izlerini taşıyan bir açık hava müzesi gibiydi. Roma Forumu'nda yürüyüş yapmak, Colosseum'un büyüklüğünü görmek ve Vatikan'daki San Pietro Bazilikası'nı ziyaret etmek, tarihi derinlemesine yaşama fırsatıydı. Ayrıca, İtalyan mutfağının lezzetlerini tatmak unutulmazdı.
Amsterdam: Kanalların Şehri
Amsterdam, kanalları ve renkli evleriyle büyüleyici bir şehirdi. Kanal gezisi yaparken, şehri su yollarından keşfetmek unutulmazdı. Anne Frank Evi'ni ziyaret etmek, tarihin karanlık yönlerini hatırlatırken, Van Gogh Müzesi'nde sanatın büyüsünü yaşamak da bir o kadar etkileyiciydi.
Her tren yolculuğu, her şehir gezisi yeni bir masalın kapılarını açıyordu ve bu Erasmus macerası, Avrupa'nın en büyülü noktalarını keşfetmenin yanı sıra kendi hikayemi yazma fırsatıydı. Her anı, bu masalsı yolculuğun bir parçasıydı ve bu macera benim için bir masaldan çok daha fazlasıydı.
Unutulmaz Anılar
Erasmus maceramın sonunda, Ankara'dan Çek Cumhuriyeti'ne uzanan bu yolculukta edindiğim anıları ve dostlukları bir hazine gibi taşıdım. Bu hikaye, sadece bir öğrencinin gözünden Erasmus deneyiminin bir kesitiydi ve bu yolculuk benim için unutulmazdı.
Kommentare